Haber

İYİ Parti’den Özlale: CHP’nin ‘Bana destek olmalısınız, yoksa İstanbul kaybolur’ deme hakkı yok

ANKARA – Yaklaşan yerel seçimlerde adaylığı kesinleşen ilk isim İYİ Partili Ümit Özlale’dir. İzmir Milletvekili Özlale, kendi partisi dahil tüm siyasi partilerde seçim muhasebesi devam ederken, İzmir’de seçim çalışmalarına başladı.

“CHP’nin kalesi” olarak tanımlanan İzmir’den adaylığı kimileri tarafından ‘cüretkar’ bulunurken, kimileri tarafından ise “CHP’nin oylarını bölüp AK Parti’yi güçlendireceği” gerekçesiyle eleştirildi. Kesin olan bir şey var: Özlale’nin İzmir’deki adaylığı. İttifak sistemi nedeniyle neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir siyasi tablo yeniden ortaya çıktı. Yıllar sonra iki muhalefet partisi AK Parti’nin değil, birbirinin rakibi oldu.

İzmir’de yoğun bir çalışma yürüten Özlale ile partisinin 81 ilde aday çıkarma kararını, seçim yarışındaki tartışmasını ve İzmir’i konuştuk.

Özlale’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

81 ilde aday gösterme kararınız partinizin Genel Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak resmiyet kazandı. Bu kararın muhalefetin İstanbul’u kaybetmesine neden olabileceğini söyleyenler var. Neden böyle bir karar aldın?

Çok basit. İYİ Parti hem yerelde hem de genel anlamda iktidar olma iddiasında olan bir partidir. Biz bu partiyi kurarken ülkeyi iyi yönetmek amacıyla kurduk. Düşünmek; Türkiye nüfusunun yüzde 80’i şehirlerde yaşıyor, ülkenin neredeyse beşte biri İstanbul’da yaşıyor. Nüfusun beşte birinin yaşadığı bir şehirde aday göstermemek, hangi adayı, İstanbul’u nasıl yöneteceğimizi söylememek, hiçbir iddiada bulunmadığımız anlamına gelir. Parti içinde bu fikri en çok savunanlardan biri de benim. Türkiye’yi yönetecek bir parti adayı olarak neden kendi adaylarımızı belirlemeyelim? Her il ve ilçedeki seçmenlerimize o ili ve ilçeyi nasıl, hangi adaylarla yöneteceğimizi anlatalım. Seçmen adaylarımızı görsün, anlayışımızı bilsin. O zaman gerekirse işbirliğinden bahsedelim.

‘KAPIYI KAPATMIYORUZ, İŞBİRLİĞİ HALA OLABİLİR’

81 ilde aday göstermeye karar vermeniz işbirliği kapılarının kapalı olduğu anlamına gelmiyor değil mi?

Gerektiğinde ve yerde işbirliğinin kapısını kapatmıyoruz. Başkanın 26 Ağustos’taki konuşmasında ve Sayın Fatih Altaylı’ya verdiği röportajda da bu mevcut. Evet, ittifaklar dönemi bitti. Çünkü bu ittifaklar Türkiye siyasetini ilerletmiyor. Türkiye’nin sorunlarına çözüm yok. Ancak işbirliği yine de gerçekleşebilir.

‘ARTIK KİMSENİN KAPISINI ÇALMIYORUZ’

Söylediklerinizden şunu anlıyorum; Gün gelir de Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in kapısını çalarsa İstanbul’da işbirliği dahil tüm seçenekler konuşulacak mı?

Burada çok güzel bir şey söyledin. Bu açıklamayı 24 Haziran’daki kongremiz sonrasında yaptık. Artık kimsenin kapısını çalmıyoruz.

Ama kapınız çalınsa kapıyı açar mısınız?

Her zaman.

Son dönemde GÜZEL Parti yöneticilerinin CHP ile kurulan ittifaka ilişkin kullandığı popüler ifadeler var; “Tanrı ülkeyi korudu” ya da “İzmir’i hükümetin yönetmesini istiyorum” gibi şeyler. Ya da CHP’ye olan güvenlerinin tamir edilemeyecek şekilde zedelendiğini söyleyenler var. Bu ifadeler YETER Parti liderlerini harekete geçiren gelişmeler nelerdi?

İYİ Parti’nin yöneticileri ve milletvekilleri bazen parti içinde alınan kararlar doğrultusunda açıklama yapmayabiliyor. Bazen kendi kişisel düşünceleri partinin görüşü olarak algılanabilmektedir. Ancak parti sözcümüzden, genel başkanımızdan duyacağınız cümleler partiyi bağlar. Ama bu parti çok sesli bir parti. Herkes kendi düşüncelerini paylaşabilir. Bazılarına katılmıyorum. Mesela eski Aksaray Milletvekilimiz Ayhan Bey’in İzmir ile ilgili sözlerine katılmıyorum. Keşke İYİ Parti İzmir’i yönetse.

Sayın Adnan Beker’in açıklamalarına katılmıyorum.

‘Altılı MASA’DAKİ KAKOPONİYİ VE BİR DAHA OLUŞAN SİYASET ANLAYIŞINI ASLA KABUL ETMEYECEĞİZ.’

CHP ile ilişkilerin onarılamaz derecede zarar gördüğü fikrine katılıyor musunuz?

Bir yaralanma var. Bu zararın nedenlerinden biri de o dönemde yaptığımız haklı eleştirilerin, 14-28 Mayıs yenilgimizle sonuçlanan süreçte dikkate alınmamasıydı. İnanç ihlali vardı. Siyasi tarihin en önemli seçimini kaybettik. Neden kaybedebileceğimizi, nerede hata yaptığımızı hem kamuoyu önünde hem de kapalı kapılar ardında anlattık. Eleştirilerimiz dikkate alınmadı. Kaybolmuştu. Bu nedenle tabii ki üzüm bağlarında da hasar oluştu. Bu tamir edilebilir mi? Kesinlikle tamir edilebilir. Muhalefet partileri her zaman birbirleriyle etkili diyaloğu sürdürmelidir. Ama kesin olarak bildiğim şu: Altılı Tablo’yu, günün sonunda oluşan kakofoniyi veya bizim eleştirilerimizi dikkate almayan, kendi kendine giden bir siyaset anlayışını kimse bizden beklemesin. yol. Altılı Masa’da yaşanan kakofoniyi bir daha asla tekrarlamayacağız.

‘DİYALOGLAR DEVAM EDİYOR AMA CHP’NİN ‘BÜYÜK PARTİYİM’ TUTUMUNU KABUL ETMİYORUZ

İkincisi; Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi adayında ısrar etmesini, “Ben büyük partiyim, ne dersem o olur” yaklaşımını kabul etmiyoruz, kabul etmiyoruz. Bunun dışında diyalog devam ediyor. Biz Türkiye’yi yönetmeye aday partileriz. Ancak bundan sonra kimse bizden Altılı Tablo veya 14-28 Mayıs dönemi gibi bir tavır beklemesin.

‘CHP’NİN YETERLİ BİR PARTİYE ‘SEN BANA DESTEK OL YOKSA İSTANBUL KAYBEDER’ DEME HAKKI YOKTUR’

Şu anda 81 ilde kendi adayınızı ortaya koyacaksınız. Bu durumda bir değişiklik olmazsa ve muhalefet İstanbul’u kaybederse, faturanın size gelmesinden endişe duymuyor musunuz?

Neden faturalandırılmalıyız? Bunun faturasını kesmesi gereken ilk parti GÜZEL Partisi değil. İttifakın ruhunu zedeleyen, haklı eleştirilerimizi görmezden gelen anlayıştır. Bizden her zaman beklenen budur; Biz istediğimizi yaparız, siz de İYİ Parti olarak buna destek vermelisiniz.” Biz bu partiyi Cumhuriyet Halk Partisi’ni desteklemek için kurmadık.

Dolayısıyla yaptığı bunca hatadan, aldığı bunca kritik karardan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelip İYİ Parti’ye “Bana destek olmalısınız, yoksa İstanbul kaybedilecek” deme hakkı yoktur.

CHP’DE İZLENİM VAR: “YÜZDE 23 OYLA YÜZDE 48’E YÖNETEBİLİRİM”

Üstelik son seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 25 oy aldı. DEVA Future, SAADET ve Demokrat’ın yüzde 1-2 oy aldığı dikkate alındığında CHP’nin toplam yüzde 23 oy aldığı görüldü. Cumhuriyet Halk Partisi’nde “Yüzde 23-24 oyla yüzde 48’i yönetirim, istediğimi yaparım” izlenimi var. Bu sorunlu bir yaklaşımdır.

‘AK PARTİ İLE İŞBİRLİĞİ OLACAĞINI HİÇBİR DURUMU DÜŞÜNMÜYORUM’

Siyasi partiler arasında diyalogların olabileceğini, işbirliği için kapınız çalınırsa açacağınızı söylediniz. AK Parti kapınızı çalarsa işbirliği gündeme gelebilir mi?

AK Parti ile işbirliği konusunu biraz detaylandırmak gerekiyor. Türkiye’de AK Parti ile masaya oturmayan, işbirliğinden bahsetmeyen tek parti İYİ Parti’dir. Ama her defasında ‘İYİ Parti, AK Parti ile masaya oturacak’ deniliyor. En sert muhalefeti AK Parti’ye yaptığımızı, dolayısıyla bu değerlendirmelerle haksızlığa uğradığımızı düşünüyorum. Biz iyi bir muhalefet partisiyiz ve AK Parti ile işbirliği yapmayı, masaya oturmayı planlamıyoruz. Ancak 26 Ağustos konuşmasında olduğu gibi, Türkiye’nin çıkarlarına uygun olduğu ve partimizin kurucu değerleriyle uyumlu olduğu sürece, işbirliğine yer olursa işbirliği yapacağız. Şahsen AK Parti ile herhangi bir işbirliğinin olacağını düşünmüyorum.

‘İZMİR PROFİLİNE ÇOK UYGUN BİR ADAYIM’

Yerel seçimlerde sahaya çıkan ilk adaysınız. ‘CHP’nin kalesi’ olarak görülen yerden aday oldunuz. Kazanılması zor bir şehir değil mi?

İzmir CHP’nin kalesi değil. İzmir o kadar kadim bir kültüre sahip ki hiçbir siyasi partinin kalesi olamaz. İzmir demokratiktir, muhaliftir, çoksesliliği sever. Cumhuriyetin kurucu değerlerini sonuna kadar korur. Aynı benim gibi. Bu yüzden İzmir profiline çok uygun bir aday olduğumu düşünüyorum.

‘İZMİR’DE OYLARI BÖLMEYECEĞİM’

Benim İzmir’deki adaylığımın “oyları böleceğini”, “CHP’nin İzmir’i kaybetmesine neden olacağını” söyleyenler var. Bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum. İzmir’i çok iyi yöneteceğimi düşünüyorum. AK Parti’den, Milliyetçi Hareket Partisi’nden ve diğer partilerden oy alacağımı biliyorum. Çünkü orada makullüğü temsil edeceğim. Projelerim ile öne çıkacağım. Siyaset dışı bir profil olarak İzmir halkının karşısına çıkacağım. Bu nedenle oyları bölmeyeceğim.

‘CHP SOL DEĞİL, İZMİR CHP’NİN KALESİ DEĞİL’

Geçmiş yerel seçim sonuçları İzmir’in CHP’nin kalesi olduğunu doğrulamıyor mu?

Tarihsel sürece baktığınızda Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı ilk siyasi hareket Serbest Parti’dir; İzmir’de kuruldu. Daha sonra tüm Ege Demokrat Partisi’nin kalesi haline geldi. Daha sonra Adalet Partisi en yüksek oyu orada aldı. 1980’den sonra merkezden adaylar iki kez belediye başkanı oldu; Hem ANAP’tan hem de Doğru Yol Partisi’nden.

Merhum Piriştina merkez sağ gelenekten geliyordu. Bu bakımdan “İzmir solun kalesidir” veya “İzmir CHP’nin kalesidir” ifadelerine itiraz ediyorum; CHP kalmadı, İzmir CHP’nin kalesi değil.

‘BANA KARŞI EN GÜÇLÜ ADAY YÜKSEK OLASILIKLA TUNÇ SOYER’

İzmir’de Türkiye genelinde ve büyük şehirlerde son birkaç seçimde görmediğimiz bir siyasi yarış yaşanacak. İki muhalefet partisi iktidarla değil, birbirleriyle rekabet edecek. ‘Rakibiniz CHP’nin adayı’ diyebilir miyiz?

İzmir’in ilk iki partisi GÜZEL Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’dir. AK Parti’nin kazanma şansı neredeyse yok. Dolayısıyla evet karşımdaki en güçlü aday büyük ihtimalle Sayın Tunç (Soyer) olacaktır.

‘BANKAMATİK MEmurların peşine düşeceğim’

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çok sayıda ‘bankacı’ bulunduğunu, seçilirseniz binlerce kişiyi işten çıkaracağınızı söylediniz. Bunu verilere veya gözlemlere dayanarak mı söylediniz?

İzmir’deki iştirakleri de hesaba kattığınızda belediyenin 30 binin üzerinde çalışanı bulunuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi 5 yılda 10 binin üzerinde kişiyi işe aldı. Ancak belediye hizmetlerine baktığınızda son 5 yılda 10 binin üzerinde kişiye istihdam sağlayan bir belediye görmüyorsunuz. Burada kesinlikle bir ATM gişe sorunu var.

Görüştüğüm ve sohbet ettiğim belediye çalışanları, “Eskiden 4-5 kişinin yaptığı işi artık 35 kişi yapıyoruz” diyor. İzmir’de kime sorsanız belediyenin işlerinde verimsizlik olduğunu, istihdamın fazla olduğunu söyleyeceklerdir. Yoksa benim için alın teri ve emek her şeyden önce gelir. Ben çalışanlarla değil, çalışmayanlarla ilgileniyorum. Seçilirsem ATM gişe çalışanlarının peşine düşeceğim. Eğer belediyede son 5 yılda 10 binden fazla kişi istihdam edildiyse ve belediye hizmetlerinde ilerleme olmadıysa burada bir sorun var demektir.

Seçilirseniz atacağınız ilk üç adım ne olacak?

Birincisi gelir getirici projeler üretmek olacak. İzmir gelirinin neredeyse tamamını Ankara’dan alıyor. İzmir’in kendi gelirini sağlaması gerekiyor. İkincisi ise hem yurt içi hem de yurt dışından yatırımcı çekebilecek bir cazibe merkezi haline getirmek. Üçüncüsü İzmir’in eski ve yavaş bir şehir olmasının önüne geçmek. İzmir dördüncü sanayi devriminin getirdiği yeniliklere çok uygun bir toplumsal dokuya sahip ama İzmir’de ölü bir toprak var. Tam tersine hızlı, genç ve dinamik bir şehir olması gerektiği ortaya çıktı.

İzmir’i kazanacağınıza inanıyor musunuz?

Buna yüzde 100 inanıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu